✍️ Kaldığım Yerden Yazılar

Bu blog suskunluğu yırtmaya çalışan birinin özgür olduğu bir yerdir.
lütfen evinde hisset, hoş geldin.

5 Haziran 2025 Perşembe

Ben, Sokak Lambası


Hey, merhaba... Benim benim kim konuşuyor diye bakma öyle. Kaldır kafanı biraz, çok güzel. Biraz sola şimdi. Olmadı az sağa, biraz daha kaldır aşağıda değilim yerlere bakma biraz daha kaldır. Heh! İşte benim! Ne o beğenmedin mi? Pek bir surat astın. Sen de haklısın bir sokak lambasının konuşmasını beklemiyordun değil mi? Bu sokakta yirmi yıl var ki dikilir dururum. Bu benim işim. Buraya dikildiğim günü dün gibi hatırlıyorum. Ne gündü ama! Tangır tungur sallana sallana kamyon kasasında buraya gelmiş, işçilerin şakalaşmaları arasında emekliliği gelmiş suratsız bir belediye işçisinin nasırlı elleri tarafından bugün olduğum yere çakılmıştım.

Bu yirmi yılda neler görmedim ki... Mahalle maçlarında kale direği oldum çocuklar için. Gollerine beraber sevindik. Kaçırdıklarına beraber üzüldük. Yeri geldi “öyle vurulur mu be” diye çıkıştık takım arkadaşımıza. Gece karanlığında aşıkların çatısı oldu ışık hüzmelerim. Niceleri geldi bu ıssız karanlık sokağımızda altıma. Karanlığı tırnaklayıp söken ışığımda içleri ısındı. Birbirlerine sarılırlarken söyledikleri aşk şarkılara beraber eşlik ettim. Alt sokakta oturan bir Helin vardı ben yeni geldiğimde en fazla yirmi yaşlarındaydı. Sevgilisi Yunus ile el ele buraya kadar gelirlerdi laf söz olur diye köşede ayrılırlardı. Helin, Yunus'u benim ışıklarıma emanet ederdi. Helin köşeyi dönmeden Yunus asla buradan ayrılmazdı elleri o gidene kadar inmezdi. Geçenlerde duydum Yunus yeni bir dükkan daha açmış Helin ise ikinci yeğenime hamileymiş. Mutlulukları daim olsun.

Hala işe yaradığımı bilmek rahatlatıyor beni. Geçenlerde belediyenin fen işlerinden Rıfat Ağabey geldi. Birkaç sene de bir gelir hep hiç aksatmaz. Her geldiğinde kendi emri altında çalışan o koca yağ tulumu gibi işçileri üzerimize çıkarır kontrol ve bakımlarımızı yapar. İlk seneler zorlanmıştım o adamları taşıyacağım diye ama şimdilerde alıştım pek zorlamıyor artık. Bir gün birisi düştü üzerimden oh dedim beter ol, çıkarken dibime tükürmüştü çünkü pezevenk. En son geldiklerinde Rıfat Ağabey bu sefer formalite evrakları hemen doldurup gitmedi. Bazı arkadaşlarıma işeretler koydu öyle gitti. İşaretledikleri arasında ben de vardım. O kadar korktum ki bizi aldı bir telaş. Herkes bir şey diyor. Dedikoducular! Bir tanesi sen çok eskidin birader sökecekler seni dedi. Bir şey diyemedim haklı olabilirler. Gerçi bunu diyen lamba benden eski, pasları artık öbek öbek yere dökülüyor da sokak süpürgecisi Mevlüt Ağabey o lambaya her altından geçtiğinde küfür etmekten bir hal oldu. Neyse lafı uzatmayalım iki üçhafta sonra Rıfat Ağabey gene geldi bu sefer işaretlenenler hariç hepsini söküp götürdüler. İyi oldu o lambaya hiç haz etmiyordum sen kimsin bana laf sokuyorsun.

Bir Nisa Teyze var. Eşi rahmetli olduktan sonra oğlu kızı kadıncağızı aralarında bir sen bakacaksın bir sen bakacaksın diye top gibi birbirlerine atıyorlar. Kadının yıllardır elektriği yok evin tesisatı çürümüş mü ne olmuş artık kaldırmıyormuş vallahi ben de Suzan dedikoducusundan duydum. Annecim hadi sana bakmıyoruz. Hiç değilse elektriğini yapalım da evinin iyi kötü ışığı olsun demiyorlar arkadaş! Kadın yalnız yaşıyor. Onu geceleri ben aydınlatıyorum biraz da olsa pencerenin önüne oturuyor gözlüğünü takıp el işi yapıyor.

Biliyorum çok konuştum. Ama iyi oldu böyle. Lütfen sık sık gel. Anılarımı birine anlatmak mutluluk veriyor bana. Seni hiç konuşturmadım kusura bakmazsın artık. Ama anla beni ben bir sokak lambasıyım ve tek işim dikilmek etrafımda olanları izlemek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yetmişli Yıllar: Türkiye’nin Ateşle İmtihanı

  Türkiye çok zor zamanlardan geçmiştir. Kurtuluş Savaşı, Büyük Buhran, 2. Dünya Savaşı, ekonomik krizler bunalımlar derken sayısız krizle...