Kendimi bildim bileli küfrederim. Pervasızca, umarsızca küfrederim. Küfrün insanı rahatlattığına inanan insanlardanım. İnsanlarla kavga etmeyi tartışmayı beceremeyen biriyim. Kısacası hakkımı arayamam. Onun yerine olay bitip insanlar dağıldıktan sonra basarım küfrü arkalarından ana, avrat, soy- sop artık ne beklerseniz. Bunun arkasına sığınmak istemiyorum ama elimden gelen bu demek doğrudur.
Çocukken pek sövdüğümü hatırlamam hatta söven akranlarımı ayıplardım. Çocukken bütün büyüklerin gözünde efendi ahlaklı terbiyeli bir çocuktum. Misal kendi yaşıma yakın bir kuzenim vardı benim tersime tam bir küfürbazdı. Büyüklerimizin yanında hatta bizzat onlara küfrederdi. İlginçtir bu normal karşılanırdı. Bir şey söylemezlerdi. Hatta gülerlerdi. Ama şahit olduğum bir iki cümle var “o çocuk da çok edepsiz” lafları tabii vardı. Dediğim gibi çocukken gayet “terbiyeli” bir çocuktum. Bunu oldukça da kullanırdım. Bayramlarda beni çok sevdikleri için bayram harçlıklarım biraz daha büyük banknotlardan olurdu. Babama beni övdüklerinde hissederdim. Eve koltukları kabarmış gelir “Emirhan, oğlum bak sana oyuncak aldım” cümlesini sık sık duyardım. Ama ne olduysa liseden sonra biraz işler değişti ilk başlarda kısık sesli küfürler ve “bok, göt, şerefsiz” gibi nazik(!) küfürlerin ardından galiz küfürler repertuarıma katıldı. Durduramıyordum. Özellikle samimi arkadaşlarımın yanında koyu bir sohbet varsa oldukça değişik gün görmemiş küfürler sarf edebiliyordum.
Başlangıçta bazı kurallarım vardı elbette. Kadınların yanında, akraba ve aile büyükleri yanında küfür etmezdim. Bu kural da tabi her Türk erkeğinde vardır nispeten. Sonraları ne olduysa samimi kadın arkadaşlarımın yanında da küfretmeye başladım. Daha sonraları ailemin yanında da... Aile yanında küfür biraz garip zira aileme karşı kendimi hep sakladım. Beni her zaman farklı bir Emirhan olarak bilmişlerdir. Üniversiteye gittiğimde bambaşka biri oluyordum İstanbul'a geldiğimde bambaşka. Aile yanında ki küfür de bir nevi rüştümü ispatlama kendimi açıklama gibi oldu. Kesinlikle güzel bir şey olduğunu iddia etmiyorum tabii. Küfür benim kafamda sanırım sadece büyüklerin edebileceği bir şeydi. Bu düşünce biraz çocukça gelebilir. Benim halet-i ruhiyeme uygun ancak.
Küfrün kültürel açıdan incelemesi diye bir başlık da atalım yazıya bilimsel bir hava katalım. Şaka bir yana tabi bunu yapabilecek bilgiye sahip değilim ama bir kaç çıkarımımı naçizane paylaşmak istiyorum. Küfür Türk toplumunun bir parçası. Dilimizde bile veciz(!) küfür örneklerimiz var. Bu kadar çeşitlilik bir başka dilde pek yok. Anaya sövmenin edebiyata girmesi bile Shakespeare ile başlamış. Bu da on altıncı yüzyıla denk geliyor. Ancak Divan Edebiyatında bir çok küfürlü hiciv örnekleri mevcut. Kaldı ki küfürlü atasözlerimiz mevcut. Misal, adam olacak çocuk sıçtığı boktan bellidir lafı güzel bir atasözümüzdür. Yine çok beğendiğim el sikiyle gerdeğe girilmez atasözü bir çok sorunumuza çözüm arar niteliktedir. Türklerde vücudun ve nesnelerin her yerine sövebilirken İngilizce' de kuru bir “ fuck” ile geçiştiriyorlar. Ağzı dolduran “Orospu çocuğunun” yerini asla almıyor bence.
Mellissa Mohr'un İngilizce orijinal adı olan “Holly Shit” kitabının Türkçe çeviri sahibi Zeynep Dörtok Abacı “Küfretmenin Kısa Tarihi”1 kitabında kültürlerin nasıl küfür ettiklerini nelere küfrettiklerini yazmaktadır. Burada daha çok Avrupa kültürü anlatıldığı için bizim kültürümüz adına bir bilgi yok maalesef. Ancak okunmaya gerçekten de değer. Kitabın ilerleyen safhalarında ilginç bilgiler yer alıyor. On sekizinci yüzyılda hüsnü tabirler başlamış. Benim en çok beğendiğim pantolon kelimesi ayıp karşılanmış ve yerine onu tarif edecek dolaylı anlamlar aranmış. Bu da bazı kelimelerin bize dönem dönem anlamları değiştiği anlamına geliyor. Dil canlıdır her an her şekilde değişebilir. Bizde ki örneği de mastürbasyonu gizlemek için el çekmek tabirinin ebcet hesabıyla otuz bir olarak gizlenmesi sayılabilir.
Günümüzde Z kuşağında (bu tabiri de hiç sevmem) gerçekten de ilginç kulağa değişik gelen küfürlerini duyuyorum. İşi biraz şiirleştirmişler. Ama maalesef bundan en azından biraz rahatsız olmalarını beklerdim. Tabii bu benim haddime değil elinde tespih yaşlı dedeler gibi görünmek istemem. Ancak büyüklerin çocuklara küfür öğretmesi de yine bizim kültürümüze ait. “Hadi evladım amcalara puşt de” bu cümleyi sadece bizim kültürümüzde duyarsınız. Kültürümüz yoğrulurken küfür bu hamurun mayası olmuştur. Kaşgarlı Mahmut Dîvan-ı Lügati't-Türk'te, Türkler küfre güler demektedir. bu da bizim mizah anlayışımızı gösteriyor.
Küfür, bir konuyu dolandırarak ya da kelimelerce anlatılacak şeyi kısaca anlatmamıza oldukça fayda sağlayan bir şeydir. Canınız sıkkın konuşmak istemiyorsunuz biri size nerden geliyorsun diye sorduğunda bak kardeşim canım çok sıkkın sana ne benim nerden geldiğimden zaten canım burnumda nerden çıktın sen demek yerine “ananın amından” demek iki kelime ile işi bitirmenin en basit yolu.
Cinsiyetçi küfürlerimiz oldukça çok bu da tabi ataerkil bir toplum olduğumuzun yegane örneği. Anaya ve kadın cinsel organlarına bizzat edilen tecavüz çağrışımları bunun içindir. Yine kadınların toplumumuzda ayıp ve “namusumuz” olması ve namus kavramının bir çok şeyden üstün olması cinsiyetçi küfürleri oldukça önemli kılıyor. Ya da erkekliğini aşağılayan puşt, ibne gibi küfürler de yine bunun örneğidir.
Yine de küfür duymak, küfre maruz kalmak insanın canını sıkan bir şey umarım küfre gerek duymadan nazik küfürsüz insanlar olmak dileğiyle.
1Mellissa Mohr, Küfretmenin Kısa Tarihi, Zeynep Dörtok Abacı, İstanbul: Aylak Kitap, 2015.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder