✍️ Kaldığım Yerden Yazılar

Bu blog suskunluğu yırtmaya çalışan birinin özgür olduğu bir yerdir.
lütfen evinde hisset, hoş geldin.

12 Haziran 2025 Perşembe

Her Şey Canlıdır: Alışkanlıkların Evrimi

 


Hayatta her şey canldır. Aklınıza gelen her şey değişir. Alışkanlıklar, düşünce tarzı, damak zevki vs. Herakleitos değişmeyen tek şey değişimin kendisidir der. Kendimi bildim bileli katı ve değişmez bir insan olduğumu sanırdım. Bundan on sene önce bu tarz bir insan olacaksın dediklerinde hadi ordan derdim ama. Geriye dönüp baktığımda her an her şekilde değişim geçirdiğimi farkettim. Birileri laf olsun diye “şunu hiç yapar mısın” dediklerinde “hayır asla, iki cihan bir araya gelse de yapmam” dediğim de yüce yaratıcı parmaklarıyla kocaman bir “nah” yaptı ve yapmam dediğim her şeyi ama her şeyi yaptım.

Lisedeydim. Nispeten muhafazakar, dünyaya din gözlüğü ile bakan bir insandım. Üniversiteye gidince bu gözlüğümü çıkarıp en azından başıma taktım. Hala kafamda ama gözüme takmıyorum. Siyasetten anlamaz, kulaktan dolma fikirleri papağan gibi tekrarlardım. Düşünüyorum değiştiğim bir çok konu var ama buraya nasıl aktarırım bilemiyorum. Hala kendime yediremediklerim de var. Artık o değişimi içselleştirmiş sıkı sıkıya bağlandıklarım böylelikle yeni değişmezler sandığım şeyler de var. En basit örnek yazarken kağıt kalem kullanırdım. İlginç bir şekilde buna oldukça bağımlıydım. Şimdilerde artık bilgisayar kullanıyorum. Gereksiz bir romantizm olduğunu boşuna kendime eziyet olduğunu anladım. Edebiyat dergilerinde yazan yeni basılmış kitap kokusu, kurşun kalem kokusu, yok çay kokusu derken o romantizmin zarar olduğunu fark ettim.

İşten gelir gelmez evdekilere selam verip odama koşup eşofmanlarımı giyip yatağa kendimi atıp saatlerce saçma sapan videolar izlemeye bayılırdım. Bu sıralar yatağımla arama mesafe koydum. Odama bir koltuk aldım günümün çoğu koltukta geçiyor. Ne zaman o alışkanlığımı canım çekse telefonu alır almaz beş dakika içinde uyuyakalıyorum. Sonra bir uyanıyorum sanki bok yemişim de ağzımda tadı kalmış oluyorum. Eskiden vakitsiz uyumayı da severdim. Şimdilerde baya baya sabah kalkıp akşam uyuyorum. İnsan durduğu yerde değişiyor. Tırnakları, saçı, sakalı uzuyor. Yaşlanıyor, vakit geçiyor.

Sadece insanlar değişmez elbette yukarda dediğim gibi her şey canlıdır. Örneğin dil de değişebiliyor. Çok basit bir örnek yirmi beş otuz sene önce akıllı telefon diye bir kavram bilmiyorduk. Buna ihtiyaç duyduk. Hayatımıza o girince onunla birlikte bambaşka kavramlar da girdi. Bir kere “kaydırma” denilince çocukken çoğu kişinin aklına dondurma yalamak, kızakla kaymak gibi şeyler gelirken bugün sosyal medya da akışta gezmek geliyor bu kelime ile. Tabi burada dışardan yapay bir müdahale olmaması gerekiyor. Zira Osmanlı döneminde halk basit sade bir dil kullanırken yönetimde olanlar ağdalı yapay bir dil kullanıyordu. Cumhuriyet ile bu tamamen değişti. Osmanlı devrinde halk basit bir dilekçe yazarken bile o kadar çok kural kaide kullanırmış ki dilekçeler edebi yazılara dönüyormuş. Mehmet Akif Ersoy'un Safahat eserinde Asım bölümünde Köse İmam ve Hocazade'nin yazdığı bir dilekçe sahnesi vardır. Malını çar çur eden bir adamın mallarına şerh koydurmak için dilekçeye öyle şeyler yaparlar ki bu gün bir e-posta ile yapılacak şey o zamanlar uzun uğraşlar sonucunda gerçekleşiyor imiş.

Bugün sevdiğinizi yarın sevmeyebilirsiniz. Dün iyi dediğinize bugün kötü diyebilirsiniz. Yeter ki karakterli olup içimizde ki mayayı korumak. İnandığımız değerlere sahip çıkmak gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yetmişli Yıllar: Türkiye’nin Ateşle İmtihanı

  Türkiye çok zor zamanlardan geçmiştir. Kurtuluş Savaşı, Büyük Buhran, 2. Dünya Savaşı, ekonomik krizler bunalımlar derken sayısız krizle...